30 Ocak 2008 Çarşamba

Ben Robot

“Robotların başı kel mi?
Üç robot yasası sivilleşsin”

Özgeçmiş:

Adı: Ben, Robot
Baba Adı: Isaac Asimov
Öğrenim durumu: Alex Proyas Üniversitesi, Robotik Mühendisliği 2004 mezunu
Referansları: Will Smith, Bridgitte Moynahan, James Cromwell, Bruce Greenwood,
Chi McBride, Alan Tudyk

Bilim adamının ortaya koyduğu sanat eserinden korkacaksın arkadaş. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Alın size fantastik edebiyatın en büyük isimlerinden J. R. R. Tolkien. Sonracığıma bilim kurgunun Jules Verne’den sonra ikinci büyük ismi kabul edilen Herbert George Wells. Bir o kadar Isaac Asimov. Meşhur vakıf serisinden onlarca kısa hikâyesine kadar pek çok eser veren Asimov’un en meşhur kitaplarından biri de belli karakterler etrafında gelişen kısa hikâyelerden oluşan Ben Robot’tur. Ben Robot enteresan kitaptır. Hikâyeler hem birbirinden ayrı, hem birbirine bağlıdır. Kitabın başrolünde ise Susan Calvin vardır.

Hayal gücü beni fazlasıyla çeker. Eh, sinema sanatını Jedi’ın Dönüşü, kitapları H. G. Wells’in Dünyalar Savaşı romanıyla fark eden birinden başka bir şey beklemek de garip olur. Ben Robot da çocukluğumdan kalan bir anıydı. Kitabı okumuş olmam, film hakkındaki fikirlerimi de etkiledi elbette. Filmin çekileceğini duyduğumda önce endişelendim. Sonra projeyle Alex Proyas’ın ilgilendiğini öğrenince (Will Smith adına rağmen) içime su serpildi. Film, 8 Ekim 2004’te gösterime girdi ve ben de ön sıralarda yerimi aldım.

Eni Konu Bir Konu

Robotlardan hiç hazzetmeyen Dedektif Del Spooner, US Robotics şirketinin en ünlü bilim insanı Dr. Alfred Lanning’in intihar vakasını araştırmakla görevlendirilir. Lanning, geride “holografik bir intihar mektubu” bırakmıştır. Spooner’a olay mahalli olan US Robotics şirket binasında, şirketin robo-psikologu Dr. Susan Calvin eşlik eder. Birlikte yaptıkları araştırmalarda, olayın basit bir intihar vakası olmadığını anlamakla kalmazlar, aynı zamanda da bir katl zanlısı bulurlar: Spooner’ın nefret ettiği robot neslinden biri. Robot güç bela ele geçirilir ve sorgusu başlar. Bu noktadan sonra Spooner’la Calvin’in karşısına sürprizlerden ve tehlikelerden başka bir şey çıkmayacaktır. Olaylar gelişir.

Üç Kritizasyon Yasası

Film beraberinde çeşitli tartışmaları da getirdi. Kitaba sadık kalmış mıydı, kalmamış mıydı? İlk şoku Will Smith’in canlandırdığı Del Spooner’la yaşadık. Kitapta olmayan bir karakterdi ama Asimov’un yarattığı mantığa bire bir uyuyordu. Bunun sebebi, Del Spooner karakterinin yine Asimov’un romanlarından birinden esinlenilmiş olmasaydı. Hatta esinlenmek ne kelime, hık demiş Çelik Mağaralar’daki Elijah Baley’nin burnundan düşmüş. Converse ayakkabıları ve JVC müzik setiyle “antikalara” olan merakı, robotları sevmemesine rağmen birlikte çalışmak zorunda kalması filan derken Spooner’la Baley arasındaki benzerlik, neredeyse filmdeki Calvin’le kitaptaki Calvin arasındaki benzerlikten daha fazla. Öte yandan, hazır lafı da geçmişken filmdeki ve kitaptaki Susan Calvin’lerin farklılıkları olsa da en can alıcı nokta korunmuş: Susan Calvin işini çok iyi yapan ama özel hayatında silik bir karakterdi. Filmde siliklik karakterin soğuk yapısıyla ilişkilendirilirken kitapta çekingenliğine bağlanıyordu. Öte yandan filmde de, kitapta da Calvin’in “tepesi attığında” karşısında hiçbir sorunun, hiç kimsenin duramadığını, kimseden geri kalmadığını görüyoruz (ya boğa, ya akrep burcu demek ki).

Karakterler arasındaki farkları irdeledikten sonra konuya gelelim. Senarist Jeff Vintar, kitabı filme almak yerine kitap tadında, Asimov’a sadık bir ortamda geçen yepyeni bir hikâye yazmış. Bu uğurda yazarın sadece Ben Robot’daki hikâyelerini değil, robot içeren tüm hikâyelerini incelemiş ve yer yer göndermeler yapmaktan da geri kalmamış. Söz gelimi Sonny’nin kaçıp yeni üretilen NS-5’lerin arasına saklandığı sahne, Asimov’un “Küçük Kayıp Robot” (Little Lost Robot) hikâyesinde anlatılanlara çok benziyor. Bu hikâyede katil bir robot (NS-2), kendisine tıpatıp benzeyen robotların arasına saklanıyordu. Tıpkı Sonny’nin yaptığı gibi yersiz attığı bir adımla kendisini ele veriyordu (hatırlarsanız Sonny de Spooner robotları öldürmeye başladıkça “N’oluyo lan” der gibi sıranın arkasından kafasını çıkarıyordu). Filmin başında astım ilacını getiren robot ise, Ben Robot kitabının açılış hikâyesi olan Robbie’ye açık bir gönderme. Kitapta bebek bakıcısı olarak alınan Robbie önyargıların kurbanı olmaktan son anda, ailenin kızının hayatını kurtararak kurtuluyordu. Filmdeki ilacı getiren NS-4 de hizmetçi rolünde ve Dedektif Spooner’ın önyargılarından kaynaklanan hışmının hedefi olmaktan sahibi sayesinde kurtuluyor. Filmin çıkış noktası olan “yapay zekâ tarafından yönetilen robotlar” fikri ise Asimov’un yine Ben Robot’undaki “Şu Tavşanı Tut” hikâyesinde işleniyor.

Kitaba bire bir sadık kalmakla kıyaslarsak bazı yönlerden daha riskli, bazı yönlerden daha rahat bir yöntem izlemiş Vintar. Riskli olan noktalar, senaristin orijinal materyali çok iyi incelemiş ve anlamış olmasından dolayı ustaca kotarılmış. Böylece Asimov’un eseriyle sadece isim benzerliği olan bir film değil, sanki Ben Robot kitabının talihsizlik eseri matbaada kaybolan ve film yapımcıları tarafından tekrar günışığına çıkarılan bir hikâyesini izliyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Gürbüz İrade

Bu noktada kitapla filmi kıyaslayamayacağız maalesef. Kitapta her hikâyenin ayrı bir anafikri vardı. Kimi önyargılarla, kimi bencillikle, kimi analitik düşünceyle ilgiliydi. Ben Robot filmi ise esas olarak özgür iradeyle ilgili. Her karakter özgürlük peşinde. Her karakteri bağlayan bir şeyler var. Susan Calvin’in soğukluğu, Spooner’ın geçirdiği kaza ve robotlara olan nefreti, Sonny’nin robotluğu (huyu kurusun), US Robotics’in sahibi Lawrence Robertson’ın mega-şirketliği, yapay zekâ VIKI’nin bedensizliği. Bu karakterlerin hepsi bir amaç peşinde. Bu amaçlar, dönüp dolaşıp özgür irade kavramının etrafında düğümleniyor. Susan Calvin sorunların üstesinden gelmek için bilim-insanı kimliğiyle alakasız şeyler yapıp yer yer etik sınırlarını zorlarken (Sonny’nin idamı gibi), Spooner katil olmadığına inandığı Sonny’yi kullanarak olayı çözebilmek için robotlara karşı olan önyargısıyla boğuşuyor. Sonny’yse düşünen ve hisseden, özgür iradeye sahip yegâne NS-5 robotu olarak “neden yaratıldım, hayattaki amacım nedir” diyerek en insancıl soruları soruyor. Yapay Zekâ VIKI ise güç peşinde bir diktatör olarak iradesini NS-5’leri isyan ettirmek için kullanıyor. Kısacası filmdeki baskın fikir özgür irade kavramı çevresinde toplanırken, bu iradenin iyiye ve kötüye kullanımı da (Spooner, VIKI’ye karşı) filmin işlediği konular arasında. Elbette ki film, kötü iradenin yenilgiye uğratılmasıyla sonuçlanıyor ama VIKI’nin NS-5’leri yönetmesi, aynı zamanda liderliğin, yönetme yetkisinin suiistimal edilmesine bir gönderme olarak da düşünülebilir.

Spooner’ın robotlara karşı olan önyargısı ve nefreti ise, her ne kadar haklı sebeplere dayansa da flimin en büyük çelişkisini oluşturuyor. Geçirdiği kazadan sonra yaşamak için bir parçası makineleşen Spooner, robot teknolojisi sayesinde nefes alabiliyor. Tüneldeki kovalamaca sahnesinin sonunda yine robotik parçaları sayesinde hayatta kaldıktan sonra önyargısı da biraz yumuşuyor. Bunda Sonny’nin eşsiz bir müttefik olduğunu defalarca kanıtlaması da rol oynuyor tabii. Hatta o kadar ısınıyor ki, her şey bittikten sonra Robot Sonny’nin elini sıkacak kadar eritiyor buzlarını. Sonny’yse, türünün evrimsel açıdan tek örneği olarak Matrix sonrası bilim-kurgu sinemasında hafiften moda olan “Mesih-kurtarıcı” rolüyle belirsiz, günün birinde “Ben Robot II” diye bir film olursa işlenebilecek bir geleceğe yelken açıyor.

Will Smith’in Faktöriyeli

Will Smith’i sever misiniz? Bazen. Fresh Prince dizisine gülmüşlüğüm (hem de bir hayli) vardır. Independence Day’de ise bambaşka şartlar altında gülmüşlüğüm (bu sefer kötü anlamda) vardır. Film, bir Will Smith filmi değil ancak özellikle aksiyon sahneleri, Will Smith’in karizmasıyla Alex Proyas’ın olağan dışı kamera kullanımlarına çok şey borçlu. Kısacası Will Smith üzerine düşeni yaparken “Will Smith filmi” niyetine izleyecek olanlar hayal kırıklığına uğruyor/uğrayacak, onu peşinen söyleyelim. Bridget Moynahan da Susan Calvin karakterini anlayıp özümsemiş. Bilgisayarda yaratılan Sonny karakteriyse şaşılacak derecede insancıl. Bu insancıllığında yüz ifadelerinden çok sarf ettiği sözlerin etkisi olduğu bir gerçek. Buradan da anlaşılacağı üzere film, görsel efektleri bir amaç değil araç olarak kullanıyor. Bu bir Asimov filmi ve baş karakter ne Sonny, ne Will Smith’in canlandırığı Spooner, ne de Bridget Moynahan’ın canlandırdığı Susan Calvin. Başrolde üç robot yasası var her şeyin başlangıcı ve bitişi bu yasalara dayanıyor.

Gereği Düşünüldü

Isaac Asimov, sevdiğimiz bir yazarımızdır. “Ahmaklar” isimli 1,5 sayfalık kısa hikâyesi, nükleer silahlanmaya karşı yapılan tüm gösterilerden, çekilen tüm belgesellerden, Megadeth’in tüm şarkılarından daha fazla etkilidir. Ben Robot ise bize robotlar üzerinden kendimizi sorgulatır aslında (bu konuda özellikle “Yalancı” hikâyesini tavsiye ederim. Tabii ki yine Ben Robot’ta).

Alex Proyas sevdiğimiz bir yönetmenimizdir. Bize Crow gibi çok iyi bir film, Karanlık Şehir gibi muhteşem bir başyapıt kazandırmıştır. Ben Robot, yönetmenin bu filmlerindeki çizgisine nazaran biraz daha gişeye yönelik bir yapı ortaya koysa da genel itibariyle bir Proyas filmi olduğunu insana fazlasıyla hissettirmektedir.

Bu ikisi bir araya gelince, kitabın yarattığı ortama özünde sadık ama işleyişte farklı bir yapı çizen bir Ben Robot filmi var karşımızda. Kitabın ruhuna sadık kalınarak alternatifliğin getirdiği özgürlüğün bir faciaya dönüşmesi engellenmiş. Bir-iki istisnai aksiyon sahnesi hariç, hikâye Will Smith’e değil, Will Smith hikâyeye hizmet ediyor. Keza görüntü efektleri de öyle. Daha ne ister insan?

Akrabalık Bağları: Kötü “Kalpli” Yapay Zekâ

Terminator: İnsanlık yine kendi sonunu hazırlıyor. Ben, Robot kadar steril bir dünyada geçmese de yapay zekânın kötü rolde olduğu en çok iş yapmış film olarak listemizde bulunuyor. Ben Robot’un üçüncü göbekten kuzeninin ev arkadaşı.

Matrix: Kötü kalpli yapay zekânın yönettiği robotlar insanları kalem pil niyetine kullanıyor. Ben Robot’un amcaoğlu.

System Shock: Bir bilgisayar oyunundaki System Shock’un kötü yürekli yapay zekâsı Shodan, hık demiş VIKI’nin burnundan düşmüş. Ben Robot’un kötü kalpli ikiz kardeşi.

Hiç yorum yok: